Büyüdüm

Büyüdüm, büyümekten kasıt her ne ise. Binlerce tanımda ve milyonlarca sözcükte büyüdüm. Bir grup insanın arkadaşıyken eskiden şimdi dünyanın her yerinden bildiğim birçok isim var. Hayatla tartıştıkça hayatı tanıdım. Ne de yozdu birçoğu, sesleri her zaman yüksek çıkıyordu. Onların kalbi çatlamaz üstten konuşmaktan, onlar korkmaz diğer insanları kaosa şahit tutmaktan.

Akranlarının zorbaları… Ben rahmet dilemem kötüleri yetiştirenlere. Nereden ve nasıl öğreniyorsunuz bu kadar kötü olmayı, kaderle oynamayı? Siz neyin rehberisiniz, size neden danışsınlar? Hissettiği tek duygu kıskançlık ve nefret olan insanlar, çocuklara neyi anlatacaklar? Maalesef çeşit çeşit insan var. Ömrümün en büyük duası, iyilerle yan yana gelebilmek. Hiçbir şey yapmasan da sana düşman olanlardan kime ne gerek? Kendi adını parlatmak için senin ismini karalamayı seçecek…

Hayat, Bağdat Caddesi’nden ibaret olsa! Ağaçların gölgesindeki o yolda kırmızı ışıkta lüksle aydınlanan araçlarla… Anadolu Yakası mı şatafatın merkezi yoksa Avrupa mı? Avrupa meşakkatli ama Beyoğlu’nda bir gün geçirmeye denk ne var ki? Avrupa, gösterişi sevenlerin yeri. Anadolu’ysa daha asil sanki. Gösterişsizliğinde yatıyor asilliği. Hayatım, ikisinden birine ulaşabilmekle geçti. Ömrüm, Anadolu Yakası’nda başladı. Demini Türkiye’nin dört bir köşesine akıttı. Ege’de tevafuklara şahit oldu. Orada aşkı buldu, hayatı da okuyor şimdilerde. Bu bir normlar hiyerarşisi değil ama bende önce Marmara sonra Ege en sonda da Karadeniz gelir. Kimse kızmasın, ben sevmiyorum Karadeniz’i. Rüzgarları sevsin, hırçın dalgalarıyla perçinlenmeyi. Ben sevemedim böylesine boş öfkeyi. Vasat, hiçbir zaman benim efendim değildi.

Yorum bırakın