İzmir

Küstüğümüz ne çok il var… Bir ili kendi ismine indirgemeyi başaran, kalbimizin de bir zamanlar sahibi olan insanlar… İllerin isimleri geçtiğinde hafızamdan anılar şeridi akar. İzmir’de ağustos sıcağında yolları kaybetmişken ve Bornova’nın anlamının bir senede böylesine değişeceğini bilmeden burada ömrümden birkaç gün geçirmişim. Konak benim için daha güvenliydi ama sen her zaman tehlikeli işlerin peşinden giderdin, erken uyu derdim de beni dinlemezdin. Beni de bir sen bir de annem uyutabilirdi. Belki de bu yüzden uyku saatlerim bu kadar ertelendi, senin yokluğunda seni beklemekten.

Geçtiğim ilk eşik değil ama her vedada ilk kez yenilmişim gibi bitişi izliyorum. Yalanlar dinlemişim, yalanlara inanmayı sevmiştim. Üzüntülerimi senden gizlemeyip bir hayatı senin önüne sermiştim. Sen de sevdin fakat doğru, başkasını daha çok sevmişsin. Kalbim o kadar sadık ki diğerleri beni yıllar öncesindeki aşklarımda takılıp kaldım sanıyor. Halbuki o insanların adını onlardan başka kimse anmıyor. Birileri onları bizden korumaya devam ediyor. Etrafımızda kimsenin görmediği ama bizim gördüğümüz etten duvarlar var. Bu duvarları onlar da aşamazlar. Aramızda birilerini çok sevmiş olmanın getirdiği düşmanlıklar, ayrılıklar var. Sevgi de arayı açar, bazen çok sevilen taraf böylesine sevilmekten korkar.

 

Yorum bırakın